Suriye Krizi: Bitmeyen Savaş Mı?" Paneli - Son Dakika
Güncel

Suriye Krizi: Bitmeyen Savaş Mı?" Paneli

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Suriye rejimiyle DAEŞ arasındaki işbirliğine dikkati çekerek DAEŞ konusunun mutlaka rejimle ilişkisi bağlamında ele alınması gerektiğini söyledi.

26.03.2015 18:54
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Suriye rejimiyle DAEŞ arasındaki işbirliğine dikkati çekerek DAEŞ konusunun mutlaka rejimle ilişkisi bağlamında ele alınması gerektiğini söyledi.

Kalın, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı'nda (SETA) düzenlenen "Suriye Krizi: Bitmeyen Savaş mı?" başlıklı panelde yaptığı konuşmada Suriye'deki durumu değerlendirdi.

Suriye'de yakın tarihin en büyük insani ve mülteci krizinin yaşandığına dikkati çeken Kalın, başta Suriye'nin Dostları Grubu olmak üzere uluslararası toplumun Suriye konusunda üzerine düşeni yapmadığı gibi giderek de duyarsızlaştığını dile getirdi.

Türkiye'nin barındırdığı 2 milyon Suriyeli sığınmacıya 5 milyar dolar harcadığına değinen Kalın, ortaya konulan tutumun başta Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği ülkeleri olmak üzere uluslararası çevreler tarafından takdirle karşılandığını, ancak aynı çevrelerin, Suriye halkını giderek uzayan ve derinleşen savaşa terk ettiğini kaydetti.

Avrupa'dan Suriye'ye giden yabancı savaşçıların gündemi meşgul etmesine karşın rejim güçleri yanında savaşan yaklaşık 30 bin yabancı savaşçının gündeme getirilmediğine işaret eden Kalın, yabancı savaşçılar konusunda Türkiye'ye haksız ithamlarda bulunulduğunu vurguladı.

Türkiye'nin Suriye ile 911 bin kilometre sınırı olduğu ve yaklaşık 2 milyon Suriyelinin Türkiye'ye sığındığı göz önünde bulundurulduğunda Türkiye'nin sınırlarını kapatması yaklaşımında olamayacağını dile getiren Kalın, "Takdir edersiniz ki böylesine acımasız bir savaş ortamında Suriye savaşının girdap gibi bütün devlet dışı aktörleri kendine çektiği bir dönemde sınırları korumak kolay değil" ifadesini kullandı.

Suriye rejiminin DAEŞ'in ortaya çıkmasına zemin hazırladığına da dikkati çeken Kalın, 6 Mart'ta yayımlanan Avrupa Birliği yaptırımları listesinde üç şirket ve ismin doğrudan DAEŞ ve rejim arasında finansal bağ kurduğu gerekçesiyle yer aldığını belirtti.

Bunlardan birinin DAEŞ'ten aldığı petrolü Suriye rejimine satan şirket olduğunu dile getiren Kalın, buna karşın DAEŞ'in Türkiye'ye petrol sattığına dair hiçbir delile dayanmayan haberlerin de medyada yer aldığını ifade etti. Konuşmasında DAEŞ ve rejim arasındaki işbirliğini ortaya koyan eylemlerden örnekler veren Kalın, rejim güçlerinin ülkenin hemen hemen her bölgesini bombalamasına karşılık DAEŞ'e yönelik ciddi bir operasyonunun olmadığını, diğer taraftan her türlü vahşice eylemlerine karşılık DAEŞ'in rejim güçlerine karşı saldırı düzenlemediğini söyledi.

Rejim güçlerinin havadan bombalayarak temizlediği bölgelerde DAEŞ'in hakimiyet kurduğunu kaydeden Kalın, Esed yönetiminin DAEŞ'i Suriye muhalefetini zayıflatmanın ve bölmenin yanı sıra "Ben gidersem benim yerime bakın, böyle barbar insanlar gelip Suriye'ye hakim olacaklar" şeklindeki küresel propaganda mesajı için kullandığını söyledi.

Kalın, "DAEŞ meselesini ve benzeri terör örgütleri sorununu ele alırken mutlaka ve mutlaka 'sadece sineklerle uğraşmayalım, bataklığı kurutalım' diye baştan beri ifade ettik. Dolayısıyla zaman zaman Batılı müttefiklerimizin öncelediği DAEŞ konusunu ele alırken de bunu mutlaka Esed rejimiyle ilişkisi bağlamında ele almak durumundayız" diye konuştu.

Ortadoğu'da zayıf ve iflas etmiş devletlerin ortaya çıkardığı sorunların bölge siyasetine büyük maliyetleri olduğunu belirten Kalın, bu ülkelerin adeta terörü üreten ve besleyen bataklıklar haline geldiği nitelemesinde bulundu.

Irak ve Yemen'de olduğu gibi zayıf devlet yapılarının, devlet dışı aktörlerin ve milis güçlerin sahaya inerek kaos ortamı yaratmasına izin verdiğine işaret eden Kalın, Libya'da da devlet yapısı dağılıp kamu düzeni kalmadığı için aşiretler ve farklı aidiyetler üzerinden başka ülkelerin dış müdahaleleriyle tam bir kaos ortamının ortaya çıktığını söyledi. Kalın, durumun Mali, Nijer, Nijerya'nın kuzeyi, Afganistan- Pakistan sınırı gibi bölgelerde de geçerli olduğunu belirtti. Kalın, "Önümüzdeki 5-10 yılı dikkate alarak bir projeksiyon yapacaksak, bir çözüm yolu arayışına gireceksek Suriye savaşının mutlaka sonlandırılması ve orada yeniden bir kamu düzeninin inşa edilmesi, eş zamanlı olarak da bu zayıf devlet yapılarının ortaya çıkardığı sorunların minimize edilmesi gerekmektedir" ifadesini kullandı.

Sözcü Kalın'ın ardından söz alan Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) Başkanı Halid Hoca da Suriye'deki savaşın en önemli karakteristik özelliğinin, sınırların eriyerek devletin sınırlarını koruyamaz hale gelmesi, DAEŞ ve El Nusra gibi sınır aşırı küçük orduların ve milislerin ortaya çıkması olduğuna dikkati çekti.

Esed yönetiminin 2013'te kimyasal silah kullanılmasına karşın cezasız kalmasının rejimi cesaretlendirdiğine dikkati çeken Hoca, "Yapılan pazarlık sonucu Esed, kimyasalını teslim etti. Adeta kırmızı çizgiler, Esed rejimi tarafından yeşil ışık olarak algılandı ve katliamlara devam etti. Sarin gazı yerine klorin gazı kullanmaya devam etti ve en son (BM) Güvenlik Konseyi'nin 22-9 sayılı kararına rağmen klorin gazı iki gün önce İdlib'de, Sermin'de bir çok bölgede kullanılmaya devam etti" diye konuştu.

Suriye Kürt Ulusal Konseyi bünyesinde 13 parti ve 40'a yakın Kürt oluşumun yer almasına karşın yardımların sadece bir gruba gitmesinin, PYD'nin Kamışlı ve Haseki bölgesinde silahlı hakimiyet kurmasına yol açtığını ifade eden Hoca, durumun bu şekilde devam etmesinin siyasi çözüm yerine askeri çözüm arayışının süreceği anlamına geleceğini söyledi.

Hoca, İran'ın Suriye'de savaşa dahil olması sonrasında İranlı askerlere karşı da mücadele yürüttüklerini dile getirdi. İran'ın Suriye'deki varlığının giderek arttığına dikkati çeken Hoca, Esed rejiminin en önemli subaylarından 15'nin Kasım Süleymani'nin varlığına karşı çıktıkları için Dera'da İranlı askerler tarafından infaz edildiğini dile getirdi. Hoca, "Artık rejim de kendini yemeye başladı" diye konuştu.

Hoca, ABD ile İran arasında yürütülen nükleer müzakerelerin İran'a bölgede serbest dolaşma hakkı kazandırdığını ve böylelikle bölgede çok rahat yayılmacı politika izleyebildiğini dile getirdi.

Sadece İran, Lübnan ve Irak'tan değil, Pakistan, Hindistan ve birçok Asya ülkesinden insanın rejim ordusunda savaşa katıldığını da aktaran Hoca, kısıtlı imkanlarına rağmen Suriyeli muhaliflerin bu güçlere karşı mücadele verdiğini dile getirdi.

Eğit-donat programına da değinen Hoca, programın anlaşma metninde "teröre karşı" ifadesinin yer aldığını, ancak DAEŞ veya rejim güçleri gibi açık bir isme yer verilmediğini hatırlattı. Hoca, metinde geçen terör kapsamına rejim tarafından yürütülen devlet terörünün de dahil edilmesini istediklerini söyledi.

"Eğit-donat programının kimden olursa olsun bütün terör ve terörist eylemlere karşı savaşın başlatılmasını istiyoruz" ifadesini kullanan Hoca, Özgür Suriye Ordusu'nun (ÖSO) program kapsamında eğitilmesi için bunun net olarak ortaya konmasını istediklerini dile getirdi. Program kapsamında eğitilecek gücün ileride istikrar gücü olma potansiyeline sahip olması gerektiğini belirten Hoca, eğit donat konusunda Suriye muhalefeti tarafından kurulan geçici hükümetin henüz bir anlaşma imzalamadığını söyledi.

Kaynak: AA

Son Dakika Güncel Suriye Krizi: Bitmeyen Savaş Mı?' Paneli - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement