ABD Başkanı Donald Trump'ın Barış Pınarı Harekatı'yla başlayan dönemde sürekli ismini andığı bir isim var: Suriye Demokratik Güçleri (SDG) komutanı Mazlum Kobani.
Trump, harekat ve sonrasında yaşanan süreçte Kobani'ye birkaç kez teşekkür etti, hatta Kobani'nin ABD'ye gidebileceği konuşulmaya başlandı.
Türk hükümeti ise Kobani'nin meşru bir muhatap olarak kabul edilmesine sert bir şekilde karşı çıkıyor.
Son olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Amerika bu adamı bize teslim etmeli" açıklamasını yaptı.
Peki iki ülke arasında tartışmaya neden olan Mazlum Kobani kimdir?
Mazlum Kobani, 1967 doğumlu bir Suriyeli Kürt.
Türkiye sınırındaki Kobani kentinde doğduğu düşünülüyor.
Kobani'nin gerçek adıyla ilgili farklı iddialar bulunuyor. Türkiye'de bazı kaynaklar adının Mustafa Abdi bin Halil olduğu belirtiyor.
Yıllar içinde kullandığı adlar arasında Ferhat Abdi Şahin, Şahin Cilo ve Mazlum Abdi de yer alıyor.
Kendisiyle geçtiğimiz günlerde bir röportaj yapan New York Times Ortadoğu muhabiri Ben Hubbard, kendisine gerçek isminin ne olduğunu sorduğunda "Mazlum Abdi" cevabını almış.
Daha çocukken Abdullah Öcalan'la tanıştığı öne sürülüyor.
Doğruluğu bağımsız kaynaklarca teyit edilmemiş bir fotoğrafta, Öcalan'la birlikte yüzerken çekilmiş bir fotoğrafı bulunuyor.
İçişleri Bakanlığı'nın bir raporunda, Şahin'in 1990 yılında yani 23 yaşındayken PKK'ya katıldığı bildiriliyor.
Öcalan'ın 20 yıla yakın süren Suriye hayatı boyunca onun yakınında olduğu öne sürülüyor.
Kobani, New York Times gazetesine verdiği bir röportajda Suriye'de bulunduğu dönemde, Suriye yönetimi tarafından sürekli tutuklandığını belirtiyor.
Gazetenin muhabiri Ben Hubbard, kaynaklarından edindiği bilgilere göre Kobani'nin Halep Üniversitesi'nde eğitim gördüğünü söylüyor.
Kobani'nin daha genç yaşlardan itibaren devlet yetkilileriyle ilişkilerde deneyim kazandığı iddia ediliyor.
Özellikle Kobani'nin Avrupa'da yaşadığı dönem bu açıdan kritik olarak görülüyor.
Röportajlarında Avrupa'ya "siyasi çalışma" için gittiğini belirtiyor.
İçişleri Bakanlığı'nın bir raporunda, 1997-2003 yılları arasında Avrupa'da faaliyet yürüttüğü ifadesi yer alıyor. Yani Öcalan'ın yakalandığı 1999'da da Avrupa'da olduğu düşünülüyor.
Bu, PKK ile birçok ülkenin devlet kurumlarının yoğun bir görüşme trafiğinde bulunduğu bir süreç.
Abdullah Öcalan da 1999 yılında mahkemeye verdiği bir ifadede ondan (Ferhat Abdi Şahin adıyla) bahsetmişti.
Öcalan, mahkemenin 1998 yılında ilan ettiği ateşkesle ilgili sorusuna verdiği yanıtta, Türk devletinin farklı kanallarla o dönem kendilerine ateşkes önerisi yaptığını belirtmiş ve şunları söylemişti:
"Bu ateşkes konusunu biraz açmak istiyorum. Ateşkes önerisi bize Avrupa Temsilcimiz Kani Yılmaz ve Şahin kodlu Ferhat Abdi Şahin isimli arkadaş tarafından getirildi. Abdi Şahin isimli arkadaşımıza da Selim Okçuoğlu isimli ve avukatlık yapan HADEP'te de faaliyet gösteren kişi getirmiş, bana getirilen ateşkes önerisi çok kapsamlıydı.
"Olağanüstü halin kaldırılacağını, geçici köy koruculuk sisteminin kaldırılacağını, Türkiye'nin üniter yapısına halel gelmemek kaydıyla bir takım düzeltmelere girişileceğini belirtmişti. Bu belge sanırım şimdi Avrupa arşivimizdedir, fırsat olursa ileride bu belgeyi getirtiriz."
Bütün bu bilgiler biraraya getirildiğinde Kobani'nin devlet yetkilileriyle görüşmelere genç yaşlardan itibaren aşina olduğu görülüyor.
Kobani, Avrupa döneminden sonra Irak'ın kuzeyine gitti ve PKK'nın buradaki faaliyetleri içerisinde yer aldı.
Kobani, bazı röportajlarında bunu gizlemedi de.
Örneğin New Yorker dergisinin Nisan 2019'da kendisiyle yaptığı röportaj şöyle diyor: "Bir zaman diliminde PKK'de görevde bulundum".
Kobani bir dönem, PKK'nın da içinde yer aldığı çatı örgüt KCK'nın yöneticiliğine geldi. KCK Yürütme Konseyi üyesi oldu.
Türk yetkililer, Kobani'nin PKK döneminde Türkiye'de birçok saldırı emrini verdiğini savunuyor.
Kobani ise PKK dönemiyle ilgili gazetecilere ayrıntılı konuşmamayı tercih ediyor. Genelde, bunun geçmişe ait olduğunu, PKK ile YPG'nin ayrı örgütler olduğunu savunuyor.
Kobani'nin 2013'te PKK'ya yakın Fırat Haber Ajansı'na KCK Yürütme Konseyi olarak röportaj verdiği ve şu an hala sitede bulunan röportajda Şahin Cilo ismini kullandığı görülüyor.
Cilo'nun 'Mazlum Kobani' ismini, Suriye'nin kuzeyinde, Kürtlerin Rojava olarak adlandırdıkları bölgeye geçip faaliyetlerini burada yoğunlaştırması ardından aldığı anlaşılıyor.
2012 yazında Suriye'nin kuzeyinde yönetim, fiili olarak Demokratik Birlik Partisi'ne (PYD) geçmeye başladı.
Kobani de 2013'te Şahin Cilo olarak verdiği röportajda, "Rojava'da halk yönetimini resmileştirmenin zamanı geldi" diyordu.
Röportajın yeri olarak Kuzey Irak'ta, Hakkari'nin güneyindeki Behdinan bölgesi gösterilmiş.
Yani bu dönem Kobani'nin hala PKK kamplarında bulunduğu ya da buraya gidip geldiği anlaşılıyor.
2014 yılı hep YPG hem de Kobani için bir dönüm noktası oldu.
IŞİD'e karşı YPG militanlarının gösterdiği performans ve ABD öncülüğünde kurulan uluslararası koalisyonun IŞİD'e karşı hava operasyonları, YPG ve ABD arasında sonrasında siyasi bir işbirliğine dönüşecek askeri işbirliğini sağladı.
Geçtiğimiz dönemde hem Kobani hem de ABD'li yetkililerle görüşen, New Yorker yazarı Robin Wright, 2014'teki Sincar saldırısı döneminde İranlıların destek için Amerikalılardan daha hızlı davrandığını, Kobani'nin 18 Ağustos sabahı Kasım Süleymani ile görüştüğünü, aynı günün akşam saatlerinde ise Süleymaniye kentinde bir ABD'li yetkiliyle görüştüğünü belirtiyor.
Dolayısıyla Kobani'nin bu süreçteki görüşmelerde önemli bir rol üstlendiği anlaşılıyor.
Mazlum Kobani'nin uluslararası çapta bir üne kavuşması ise YPG'nin ana gövdesini oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri'nin 2015 yılında kuruluşuyla oldu.
Kobani, bir yandan sahada IŞİD'e karşı operasyonları yöneten, bir yandan ABD başta olmak üzere uluslararası güçlerle görüşmeler yapan, bir yandansa uluslararası basına röportajlar veren bir isme dönüştü.
Kuşkusuz ismini en fazla gündeme getiren ise ABD Başkanı Donald Trump'ın son dönemde sürekli ondan bahsetmesi oldu.
Trump'ın Barış Pınarı Harekatı'nın başladığı gün Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yazdığı ve 16 Ekim'de basına sızan mektupta şu ifadeler yer aldı:
"Sorunlarınızın bazılarını çözmek için çok uğraştım. Dünyayı yüzüstü bırakmayın. Harika bir anlaşma yapabilirsiniz. General Mazlum sizinle müzakere etmek istiyor ve daha önce vermedikleri bazı ödünleri vermeye niyeti olduğunu söylüyor. Size güvenerek, (Mazlum Kobani'nin) bana yazdığı, elime yeni ulaşan mektubu da ekliyorum."
Türk yetkililerin 16 Ekim'de basına sızan mektuba tepkisi, "Çöpe attık" oldu.
Kobani ile röportaj yapan gazeteciler, kendisinin geçmişiyle ilgili fazla konuşmadığını, gizemli bir yanı olduğunu söylüyor.
New York Times Ortadoğu muhabiri Ben Hubbard, verdiği bir röportajda, Kobani ile görüşmesine dair izlenimleri şöyle anlatıyor:
"Kamuflajlı üniformasıyla oturuyordu. Epey mütevazı bir figürdü ve hayli yumuşak sesliydi. Güçlü askeri kişilerde gördüğünüz yüksek sesle, sert bir şekilde konuşma tarzı onda yoktu.
"Elini sıktığımda avuç içinin epey yumuşak olduğunu fark ettim. Bu bana onun; elinde Kalaşnikofuyla düşmana ateş ederek çok zaman geçiren biri değil, daha çok stratejik konularla ilgilenen biri olduğunu düşündürdü."
New York Times'a konuşan ve Kobani'yle çalışmış olan bir ABD'li yetkili Kobani'yi şu sözlerle tanımlıyor: "Kendisi eğitimli ve zeki bir politikacı ve çok etkili bir cephe savaşçısıdır."
Kobani'nin kamuoyuna yaptığı açıklamalarda her zaman siyasi bir dil kullanmaya ve kimi zaman temkinli bir görüntü vermeye çalıştığı anlaşılıyor.
Örneğin ABD güçlerinin, Barış Pınarı Harekatı öncesinde sınır boyundan ayrılması kararı sonrası birçok Kürt yetkiliden "ihanet", "sırtımızdan bıçaklandık" gibi açıklamalar gelirken Kobani, hayalkırıklığına uğradığını ama ABD ile birlikte çalışmaya devam etmek istediklerini vurguladı.
Bu arada Kobani, geçtiğimiz günlerde 'mavi tikli' bir Twitter hesabı da kullanmaya başladı. Mavi tik, hesabın Twitter tarafından teyit edilmiş kullanıcıya ait gerçek hesap olduğunu gösteriyor.
ABD ve Türkiye'nin Mazlum Kobani hakkındaki yaklaşımları taban tabana zıt.
ABD Kobani'yi, işbirliğiyle IŞİD'i yenmiş Suriye Demokratik Güçleri'nin meşru bir komutanı, önemli bir müttefik olarak görüyor.
Hem Donald Trump hem de ABD'li birçok siyasetçi, Kobani'den müzakereye ve işbirliğine açık bir isim olarak bahsediyor.
Türkiye'nin son dönemde gösterdiği tepkilere karşın bu tutum devam ediyor.
Son olarak Trump, Türkiye ile Rusya arasındaki Soçi muhtırasını takiben, perşembe günü paylaştığı ve doğrudan Kobani'nin Twitter hesabını da eklediği Twitter mesajında, Kobani ile telefonda görüştüğünü, bundan çok memnun olduğunu belirtti ve Kobani'ye teşekkür etti.
Kobani'nin Washington'da ağırlanabileceğine dair söylentiler bulunuyor.
Bu hafta, Cumhuriyetçi ve Demokrat bir grup senatör ABD Dışişleri Bakanlığı'na bir mektup yazarak Kobani'ye ABD'yi ziyaret etmek istemesi halinde hızlı bir şekilde vize verilmesi talebinde bulundu.
Türkiye ise yıllardır YPG'nin PKK ile aynı örgüt olduğunu savunuyor ve Batı'nın YPG'yi terörist olarak görmesini istiyor.
Dolayısıyla YPG ve SDG'nin komutanlarını da terörist olarak görüyor.
Kobani Türkiye'nin "terörden arananlar isimler" arasında kırmızı listede yer alıyor.
Türkiye, Birleşmiş Milletler'in temmuz ayında Kobani ile çocuk savaşçılar konusunda bir anlaşma imzalamış olmasına da tepkili.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu bu konuda, "Mazlum Kobani kodlu Ferhat Abdi Şahin bir teröristtir. Türkiye kırmızı bültenle arıyor. Bu Birleşmiş Milletler aklını mı kaçırdı, yitirdi mi? Aynı masaya oturuyorlar ve onunla bir anlaşma imzalıyorlar, çocuk teröristlerin bir daha, PKK'ya, PYD'ye alınmaması için. Bu kara bir lekedir" açıklamasını yaptı.
Türkiye son günlerde ise Kobani'nin Türkiye'ye verilmesi çağrılarını artırıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Perşembe günü, "Mazlum denen kod adlı burası çok ilginç, kırmızı bültenle aranan bir terörist. Bu ne demektir? Amerika'nın bu adamı bize teslim etmesi lazım" açıklamasını yaptı.
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül ise ABD'ye bu konuda yeni bir bildirim yapıldığını söyledi:
"Bu kişinin ABD'ye girmesi halinde hakkında kırmızı bülten olduğu için bu kişinin tutuklanıp Türkiye'ye iade edilmesi gerekmektedir. Bu kırmızı bülten 196 ülkede geçerlidir. Kırmızı bülten dün ABD'ye bir kez daha iletildi.
ABD ile aramızda suçluların iade anlaşması olduğu için bu terör elebaşının iadesi gerekiyor. Türkiye olarak bu hakkımızı tekrar hatırlattık. ABD'ye girdiği anda derhal bir yazışma yapılacak. Dışişleri Bakanlığı üzerinden ABD'ye tekrar hatırlatma yapıldı."
Öte yandan Ankara kulislerinde, ABD'nin Kobani'ye vize vermesi ve ABD'ye gitmesi durumunda Türkiye Dışişleri aracılığı ile bir nota verileceği konuşuluyor.
Son Dakika › Dünya › Mazlum Kobani kimdir? Trump'ın teşekkür ettiği, Erdoğan'ın 'Bize teslim edin' dediği SDG komutanı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?