Son Kale Aile Yıkılırsa, Hepimiz Altında Kalırız - Son Dakika
Yerel

Son Kale Aile Yıkılırsa, Hepimiz Altında Kalırız

Son Kale Aile Yıkılırsa, Hepimiz Altında Kalırız

'Son Kale Aile' konulu bir konferans düzenledi.

28.03.2013 09:49

Tekirdağ'ın Çerkezköy İlçesi'nde Eğitim Bir Sen Çerkezköy Temsilciliği Eğitimci-Yazar Vehbi Vakkasoğlu'nun konuşmacı olarak katıldığı

'Son Kale Aile' konulu bir konferans düzenledi.

Halk Eğitim Merkezi'nde gerçekleştirilen programa Çerkezköy Belediye Başkan Yardımcısı Dr. Gökhan İnce, AK Parti Çerkezköy İlçe Başkanı Alaettin Demirbağ, AK Parti Kapaklı İlçe Başkanı Ali Osman Orhan, İlçe Milli Eğitim Müdürü Ahmet Hamdi Zenginal, AK Parti İl Yönetim Kurulu Üyesi Sait Yazı, AK Parti Kapaklı ve Karaağaç Belediye Meclis Üyeleri, AK Parti Çerkezköy ve Kapaklı İlçe Yönetim Kurulu Üyeleri, Eğitim Bir Sen Çerkezköy Temsilcisi Ahmet Üzgün, sendika temsilcileri, okul müdürleri, öğretmenler ile çok sayıda vatandaşlar katıldı.

Saygı duruşu ve akabinde İstiklal Marşı'nın okunmasının ardından Eğitim Bir Sen Çerkezköy Temsilcisi Ahmet Üzgün bir konuşma yaptı. Eğitim Bir Sen'in Türkiye'nin genel yetkili sendikası olduğunu söyleyen Ahmet Üzgün, "230 bin üyesi ile ülkenin en büyük sivil toplum kuruluşuyuz. Eğitim Bir Sen Türkiye genelinde eğitim, öğretim ve bilim hizmet kolunda faaliyet göstermektedir. Öncelikli hedefimiz, mevcut eğitim ve öğretim faaliyetlerini daha verimli ve uygulanabilir hale getirmeye katkı sağlamak; bu faaliyetlerin lokomotifi hükmünde olan öğretmenlerimizin özlük haklarını iyileştirme çalışmaları yapmaktadır. Sendikamız, eğitim sisteminin ve müfredatının ders kitapları ile tüm eğitim faaliyetlerinin içeriğinin, medeniyetimizi oluşturan kültürel zenginliklerin tamamını kapsayacak biçimde düzenlenmesinin ahlaki, vicdani ve insan hakları açısından bir gereklilik olduğu savunulur" diye konuştu.

Vehbi Vakkasoğlu'nun bahsedilen idealleri gerçekleştirme adına kendisinden istifade edebilecek çok önemli bir şahıs olduğunu belirten Ahmet Üzgün, "Ortaya koyduğu eserleri, bu ifademizin bir özeti gibidir. "Gidemediğin yer, ne kadar senin değilse, giremediğin gönül de o kadar senin değildir" cümlesini hayat prensibi olarak kabul eden muhterem hocamız, sadece "Bir Destandır Çanakkale" başlığıyla gerek yurt içinde gerekse yurt dışında bin 400'ü aşkın konferans vermiştir. Milli Eğitimin değişik kademelerinde 35 yıl emek veren hocamızla meslektaş olmak, bizler adına da çok sevindirici bir durumdur" dedi.

Toplumun kötü alışkanlıklarla iç içe kaldığını kaydeden Üzgün şöyle devam etti: "Uyuşturucu, alkol ve sigara kullanım yaşının nerelere kadar düştüğü ortadadır. Evlatlarımız sanal alemde bir tuşla nerelere ulaşabiliyor; çoğu zaman kontrol edemiyoruz. Televizyonlarda izlediklerimiz kanal mı, kanalizasyon mu belli değil. Gençlerimizi çok kısa bir süre içinde, nasıl şöhret ve şehvet düşkünü bir nesil haline getirdik. Bu da sırrı ayrıca çözülmesi gereken mühim bir muammadır."

Ahmet Düzgün'ün konuşmasını tamamlamasının ardından 75.Yıl İlkokulu 2.sınıf öğrencilerinden Müberra Çetin İstiklal Marşı'nın 10 kıtasını da ezbere okurken, salonda bulunanlardan büyük alkış aldı. Programın devamında sahneye gelen Eğitimci-Yazar Vehbi Vakkasoğlu, Çanakkale Zaferi'nden bahsederek ""Çanakkale Savaşı diye bir şey yok. Ne var? 14 ay 14 gün süren Çanakkale Savaşları var. Bu destan Çanakkale Savaşı değil, Çanakkale Savaşlarıdır. Şimdi gençler, Çanakkale Savaşı'nda dedelerimiz zafer kazanmış diyorlar. Bu kadar kolay mı? Çanakkale Savaşlarından söz etmemiz lazım. 1915'de o düşmana karşı Çanakkale'yi geçilmez kılamasaydık, bu millet esareti tatmış olacaktı. Bir kere esareti tattı mı hürriyet, istiklal, bir varlık gösterme gayreti asla olmazdı" diye konuştu.

Savaşın bilinmeyen ayrıntılarını anlatan Vakkasoğlu, şöyle devam etti: "Çanakkale gibi bir hadise için ne kadar kitap yazılırsa yazılsın, ne kadar faaliyet yapılırsa yapılsın elbette ki az gelir. Çanakkale, Cumhuriyetimizin ön sözüdür. Çanakkale Savaşları kazanılmasaydı bugün cumhuriyet olmayacaktı. Batılı devletler Çanakkale cephesini açarken İstanbul'u hedef aldı. Onlarda en modern silahlar ve gemiler varken, Osmanlı'da bu güçler yoktu. Osmanlı'ya 'hasta adam' diyorlardı. Büyük gemileri göstere göstere limana çektiler ve iki hafta hazırlık yaptılar. Osmanlı İmparatorluğu'nu yok etmek ve toprakları paylaşmak istiyorlardı. Çok rahat bir şekilde Çanakkale'yi geçeceklerini düşünüyorlardı. Ancak bu millet canını feda ederek Çanakkale'nin geçilmesine izin vermedi. Çanakkale Zaferi'nin kazanılmasında boğaza döşenen mayınlar çok önemli bir yere sahip oldu. Çanakkale ruhu ölmesin, bitmesin. İki yüzelli bini aşkın şehidin kanıyla sulanan vatan toprağı, Cenab-ı Hakkın inayetiyle, Hz. Peygamberin ruhaniyetiyle hazır bulunduğu, Allah ve Peygamber aşkıyla gözünü kırpmadan, korkusuzca düşmana karşı koyan Mehmetçiğin tarih yazdığı altın sayfadır. "

Niğdeli Ali Dede'yi, 215 okkalık top mermisini sırtlayan Koca Seyit'i, Cevat Paşa'yı, Karadenizli Fadime Ana'yı, sıra dağlar gibi dimdik duran birçok askerimizi ve fedakar kadınlar anlatan Vakkasoğlu

"O zamanlar kilogram yoktu okka vardı. 215 okka da 275 kilograma denk gelir. Çanakkale, kardeşlik ruhuydu. Ben yoktu, 'biz' vardı. Bu ruh, bizim dönemin insanına referans olmalı. Yüreğimizdeki Çanakkale ruhunu yeniden dirilterek kardeşlik duygularımızı, bir ve beraber olma heyecanını yaşatmalıyız. Çerkezköylülerin bu ruhu yaşatacak kadınlara, erkeklere ve gençlere sahip olduğuna eminim. Düşmana görünmeden yüzen Nusret Mayın Gemsi'nin demir attığı yerdir Çanakkale. Çanakkale Deniz Zaferinde 26 mayın 18 Mart sabahı saat 03.00 sıralarında denizin 100 metre altına yerleştirildi. Bu göründüğü kadar kolay bir iş değildir. O gün saat 17.00'da muhteşem bir deniz zaferine imza atılmış oldu. Unutmayalım ki Çanakkale zaferimiz sadece bize bu güzelliği kazandırmadı. Bugün yeryüzünde Müslüman milletlerin meydana getirdiği devletlerin hepsi heyecanını Çanakkale'ye borçludurlar" dedi.

'Başkumandanından son kumandanına, erine, neferine, topçu zabitine kadar hepsi de Çanakkale zaferinin kahramanlarıdır' diyen Vakkasoğlu, "Bize Kurtuluş Savaşı'nı kazandıranlar ve bu günümüzü de o şehitlere, o gazilere borçluyuz. ve biz bunu hiç unutmayacağız. Bu Çanakkale ruhunu iyi inceleyin, irdeleyin, araştırın. Ecdadımız bu savaş esnasında ekmek bulamıyordu. Şimdi biz millet olarak ne kadar ekmek israf ediyoruz, yılda yapılan bu ekmek israfı paraya çevrilse 80 okul, 50 hastane yapılır" dedi.

İkinci konu olarak Son Kale Aile isimli Evliliğin maddi manevi önemine değinen Vakkasoğlu, İslam'ın aileyi kutsal bir kurum haline getirdiğini belirterek, "Çünkü evliliğin temel yasasını ortaya koyan, evlilik diye bu müesseseden bize bahseden Rabbimiz doğrudan doğruya eşler arasındaki sevgiyi de, kendi varlığının önemli bir delili olarak bize söylüyor. Dolayısıyla nikah bağıyla bir kadın ile bir erkeğin bir araya gelmesi evlilik ise eğer bu, çok önemli. Evlilik aynı zamanda sünnettir. Dolayısıyla efendimizin bu konuda ilginç hadis-i şerifleri vardır, 'evliliği kolaylaştırın; imkanı olmayanlara da bu konuda yardım edin'. ve bunu ibadet haline getirmiştir. Hatta teoride de bırakmamıştır, bazı sahabe-i kirama gençlerden evlenemeyenlere bizzat adres göstermiştir, git falanın kızını iste, benden selam söyle diye. ve Müslümanlara da evliliği kolaylaştırma konusunda tavsiyesi demeyeceğim emri vardır" açıklamasında bulundu.

Vehbi Vakkasoğlu, 'İstanbul diliyle söyleyecek olursam, Üsküdar vapurunda tanışıp evlenenler, üç gün sonra Kadıköy vapurunda boşanıyorlar' diyerek, "Yani, bunlar evliliği kutsal temelinden alıp, bir oyun ve eğlence haline getiriyorlar. Bu da evlilik olmuyor, bunun adı başka bir şey. Bunun adı sırf kadın ve erkeğin kendi nefsani, şehvani zevklerini tatmin etmenin yolu ve evliliği anlamayışlarının ortaya koyuşlarıdır. Bu anlayış büyürse ve yaygınlaşırsa topluma yazık olur. Toplumun temeline koyulan dinamittir, diye düşünüyorum. Gençlerimiz lütfen baksınlar etraflarına dikkatli bir gözle. Ekranlarda gördükleri o çok parlak seviyeli birliktelik hikayelerinin arka yüzlerinde ne facialar var, ne gözyaşları var, ne mutsuzluklar var. Bunların yaşadıklarını görüp de ben de o faciaya ortak olayım, ben de o gözyaşını dökeyim; ben de o musibete, belaya uğrayayım demektir aynı şeyi taklit etmek. Hayatın gerçekliğinde bunların hiçbir gerçekliği yok. Şimdi biri, bir felaketi yaşadıysa, kendisinin de bunu denemesi gerekmiyor ki" ifadelerine yer verdi.

Vakkasoğlu, sevgi merkezli bir aile olabilmek için eşler arasında üç altın kuralın olması gerektiğini belirterek şunları söyledi: "Bunlarda bayanlar açısından daha önemli olan fakat beylerin de azami dikkat etmesi gereken 3Z kuralı gereği öncelikle "Zarafet" sonra "Ziyafet" en önemlisi de gönüller arası "Ziyaret" tir. Son olarak söyleyeceğim söz de Aile Son Kale'dir. Eğer bu kale yıkılırsa hepimiz altında kalırız"

Eğitimci-Yazar Vehbi Vakkasoğlu, konferansı tamamlamadan önce son olarak yaklaşan Kutlu Doğum haftası öncesinde Peygamber efendimizden örnek yaşamından kesitler sundu.

28.03.2013 09: 28: 03

TSI

NNNN - TEKİRDAĞ

Kaynak: İHA

Son Dakika Yerel Son Kale Aile Yıkılırsa, Hepimiz Altında Kalırız - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement