CHP Grup Başkanvekili Hamzaçebi Açıklaması

CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, "Bir yandan Davutoğlu, 'yolsuzlukla mücadelede kararlı duruşumuzu muhafaza edeceğiz' diyor, öte taraftan İstanbul'daki savcılar da yolsuzluk soruşturmasıyla ilgili takipsizlik kararı veriyorlar. Sayın Davutoğlu'nun sözlerinin hiçbir inandırıcılığı yoktur" dedi.

Hamzaçebi, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, 62. hükümet programında yer alan yolsuzlukla mücadeleye ilişkin bölümlere değindi. Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun bu bölümde ilginç değerlendirmelerde bulunduğunu, AK Parti hükümetlerinin bu mücadeledeki kararlılığının devam edeceğini söylediğini aktaran Hamzaçebi, bunun hazin bir değerlendirme olduğunu, milletin aklıyla alay etmek anlamına geldiğini savundu.

Davutoğlu bu sözleri sarf ederken İstanbul'daki savcıların 25 Aralık soruşturması ile ilgili takipsizlik kararı verdiklerini hatırlatan Hamzaçebi, şöyle devam etti:

"Bir yandan Davutoğlu, 'yolsuzlukla mücadelede kararlı duruşumuzu muhafaza edeceğiz' diyor, öte taraftan İstanbul'daki savcılar da yolsuzluk soruşturmasıyla ilgili takipsizlik kararı veriyorlar. Sayın Davutoğlu'nun sözlerinin hiçbir inandırıcılığı yoktur. Davutoğlu'nun temel misyonunun yolsuzluk soruşturmalarının üzerini kapatmak olduğu dün çok açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Recep Tayyip Erdoğan, Ahmet Davutoğlu'nu yolsuzluk soruşturmalarının üzerini kapatmak şartıyla başbakan yapmıştır. Davutoğlu da bu şartın gereğini gayet güzel, başarılı bir şekilde yerine getirmektedir."

Davutoğlu'nun genel başkan seçildiği AK Parti kongresinde "yetim hakkına uzanan el, kardeş eli bile olsa bu eli keseceğiz" dediğini ifade eden Hamzaçebi, "Yetim hakkına uzanan el kardeş eli değil de, AKP'li bir el olursa Davutoğlu'nun bu eli öpeceği anlaşılıyor" ifadelerini kullandı.

Aynı konuşmada, "özgürlükleri ahlaki formasyonla buluşturacağız" dediğini, bunun çok tartışılması gereken bir cümle olduğunu söyleyen Hamzaçebi, iktidarın özgürlüklere müdahale edeceğinin bir göstergesi olduğunu savundu. Hamzaçebi, "Gel Sayın Davutoğlu, bu özgürlükleri ahlaki formasyonla buluşturmayı bir kenara bırak da şimdilik yolsuzluğa bulaşmış olan arkadaşlarını ahlaki formasyonla bir araya getir. Sizin birinci göreviniz bu olmalıdır" değerlendirmesinde bulundu.

-"Okullara siyaseti bu kadar sokan bir anlayış Milli Eğitim'e yakışmıyor"

Savcıların 25 Aralık soruşturması hakkında verdiği kararın son derece önemli olduğuna işaret eden Hamzaçebi, şöyle devam etti:

"Yasaya göre bu takipsizlik kararına karşı Sulh Ceza Hakimleri itiraz edebiliyor. 18 Haziran 2014 tarihinde TBMM'nin kabul ettiği yasaya göre Cumhuriyet Savcılarının takipsizlik kararına karşı Sulh Ceza Hakimleri itiraz edebilir. Bu değişiklik öncesinde itirazı Ağır Ceza Mahkemeleri yapabiliyordu. Yani hükümetin İstanbul'da tayin ettiği, ettirdiği Sulh Ceza Hakimleri bu konuda görevli. Mahkemeden hakime aktarılmış bir görev söz konusu. Kurulmuş olan Sulh Ceza Hakimliklerinin Anayasa'nın öngördüğü tabii hakim ilkesine aykırı olduğu, CHP'nin görüşüdür. Biz bu görüşten hakimle anılan yasa maddesinin iptali için Anayasa Mahkemesi'nde dava açtık. Kamuoyunu bu kadar yakından ilgilendiren bir davayı ilgilendiren bir konu olması nedeniyle ben, Anayasa Mahkemesi'nin bu davayı çok süratle görmesi gerektiğini düşünüyorum."

Konuşmasında okul yöneticilerine yönelik başlatılan puanlama sistemi ve puanlama sonucu gerçekleştirilen tayin ve görev değişikliklerine de değinen Hamzaçebi, puanlama sisteminin adil ve objektif şekilde yapılmadığını ileri sürdü. Görev yerlerinde kalan ve görev yerleri değiştirilen yöneticilere bakıldığında hangi sendikanın üyelerinin korunup, hangilerinin mağdur edildiğinin görülebileceğini söyleyen Hamzaçebi, puanlamanın önemli bölümünün Milli Eğitim Bakanlığı birimlerince yapılmasının siyasi müdahaleye açık hale gelmesine yol açtığını savundu. Hamzaçebi, "Okullara siyaseti bu kadar sokan bir anlayış Milli Eğitim'e yakışmıyor. Yöneticileri siyasi düşüncelerine göre tayin etme anlayışı Türkiye Cumhuriyeti Devletine ilk defa AKP Hükümetleri ile gelmiştir ve bunun en sert uygulamasını şimdi Milli Eğitim'de görüyoruz. Bu anlayışı kınıyorum" diye konuştu.

TEOK sınavlarının da tam bir başarısızlıkla sonuçlandığını, velilerin ve öğrencilerin perişan edildiğini belirten Hamzaçebi, "Bu sistemde ısrar etmek, savunmak gerçekleri görmemektir. Sayın Milli Eğitim Bakanı'na en azından 1 milyon 300 bin öğrencimizden ve onların velilerinden özür dilemek gibi bir görev düşmektedir. Bu kadar ağır bir stresi öğrencilere ve velilerine yaşattığı için" ifadelerini kullandı.

-"Darbe en son Başbakanlıkta Resmi Gazete matbaasında yapılmıştır"

Açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Hamzaçebi, 25 Aralık soruşturmasında verilen takipsizlik kararının, TBMM'deki 4 eski bakan hakkındaki soruşturma komisyonunun işleyişini nasıl etkileyeceğine ilişkin soru üzerine, komisyonun konusunun 25 Aralık değil, 17 Aralık soruşturması olduğunu hatırlattı. 25 Aralık soruşturması ile ilgili böyle bir karar verilse bile gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkacağını ifade eden Hamzaçebi, "Darbeden 34 yıl sonra Kenan Evren ve arkadaşları darbe yaptıkları için yargılandılar ve mahkum oldular. Bunu unutmayalım. Bugün suç işleyenler korunmuştur ama yarın başka siyasi rüzgarlar esecektir. ve bu soruşturma mutlaka devam edecektir. Suç işleyenler o suçun cezasını mutlaka çekeceklerdir" dedi.

Hamzaçebi, emniyetteki operasyonlara ilişkin bir soruyu yanıtlarken de gözaltına alınan polislerle ilgili iddianın hükümete yönelik darbe girişimi olduğunu belirterek, şunları söyledi:

"Bu darbe girişimi neyse bunu getirsinler, milletle kamuoyuyla paylaşsınlar. Bir darbe girişimi var ise bunun en şiddetli şekilde cezalandırılması gerekir. Bunun arkasında hiç kimse duramaz. Ama harekete geçilme zamanı 25 Aralık'tan sonradır. 25 Aralık soruşturmasını başlatmış oldukları gerekçesiyle polisler hakkında soruşturma yapıyorsanız, ortaya koyduğunuz darbe gerekçesi inandırıcılığını kaybeder. Darbe en son Başbakanlıkta Resmi Gazete matbaasında yapılmıştır. Cumhurbaşkanı seçimine ilişkin YSK kararı Resmi Gazete'de yayımlanmamak suretiyle darbe orada yapılmıştır."

Hamzaçebi, CHP'nin 5-6 Eylül'de yapılacak Olağanüstü Kurultayı ile ilgili soruları yanıtlarken de kurultayın bir tasfiye değil, birleşme bütünleşme politikası olduğunun altını çizdi. Hamzaçebi, CHP'nin bir kitle partisi olduğunu, ancak ana çizgileri ve istikameti bulunduğunu vurguladı.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın, CHP'nin Erdoğan'ın cumhurbaşkanı seçiminin ardından ant içme törenine kadar başbakanlık görevini sürdürmesine ilişkin Yüksek Mahkeme'ye yaptığı itirazın zamanlamasına ilişkin sözlerinin de hatırlatıldığı Hamzaçebi, "Anayasa Mahkemesi kendisini bu konuda görevli görüyor ise başvurunun erken ya da geç olması önemli değildir. Önemli olan durumun tespitidir" karşılığını verdi. Hamzaçebi, bu konuda Anayasa Mahkemesi'nden önce YSK ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na da başvurduklarını anımsattı.

-"Türkiye dinleniyor, kevgire dönmüş durumda"

Yeni Adli Yıl Açılış Töreni'yle ilgili bir başka soru üzerine Hamzaçebi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yanı sıra Başbakan Ahmet Davutoğlu, ilgili bakanlar ve TBMM Başkanı Cemil Çiçek'in de törene katılmamış olmasını eleştirdi.

Almanya ve ABD'nin Türkiye'yi dinlediği iddiaları ve buna ilişkin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sözlerinin de sorulduğu Hamzaçebi, şunları kaydetti:

"Sayın Recep Tayyip Erdoğan bu dinlemeleri normal karşılıyor. 'Büyük güçler, diğer ülkeleri dinlerler' diyor. Ben Sayın Erdoğan'a sormak istiyorum; kendisini dünya lideri olarak görüyor, bu dünya lideri Sayın Recep Tayyip Erdoğan, kendisi acaba böyle bir güce sahip mi? O başka ülkeleri dinletebiliyor mu? Olay şudur, Türkiye dinleniyor, kevgire dönmüş durumda. Yabancı istihbarat örgütleri Türkiye'yi dinliyorlar. Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşları dünyaya sözünü dinletemiyorlar ama dünya onları dinliyor." - TBMM