Atatürk Havalimanı'ndaki Terör Saldırısı İddianamesi (2) - Son Dakika
Güncel

Atatürk Havalimanı'ndaki Terör Saldırısı İddianamesi (2)

Atatürk Havalimanı\'ndaki Terör Saldırısı İddianamesi (2)

Atatürk Havalimanı'nda 28 Haziran 2016'da, 45 kişinin öldüğü terör saldırısıyla ilgili 46 şüpheli hakkında hazırlanan iddianamede, sanıkların telefon irtibatları ve telefonlarında çıkan örgütsel dokümanlara yer verildi.

22.02.2017 13:01
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Atatürk Havalimanı'nda 28 Haziran 2016'da, 45 kişinin öldüğü terör saldırısıyla ilgili 46 şüpheli hakkında hazırlanan iddianamede, sanıkların telefon irtibatları ve telefonlarında çıkan örgütsel dokümanlara yer verildi.

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 262 sayfalık iddianamede, saldırıyı gerçekleştiren canlı bomba Vadım Osmanov'un, kimliği tespit edilemeyen diğer canlı bombayla görüşmelerini, cep ve ankesörlü telefonla gerçekleştirdiği ifade edildi.

Bu kişilere ait cep telefonlarının yoğun olarak Sultangazi ve Fatih'te sinyal verdiği anlatılan iddianamede, baz istasyon sinyalleri incelendiğinde saldırıyı gerçekleştiren teröristlerin sürekli telefonda görüştükleri ve ankesörlü telefonla yapılan görüşmede kullanılan kartın ise sanıklardan Rıza Coşkun'un aracında bulunduğuna dikkat çekildi.

Saldırının şüphelilerinden Coşkun'un kullandığı akıllı telefonun incelenmesinde terör örgütü DEAŞ'ın "Tağut" inancını anlatan dokümanlara rastlandığı aktarılan iddianamede, Coşkun'un ikamet adresinde yapılan aramalarda ise yine bu kişiye ait olduğu tespit edilen hafıza kartında birçok DEAŞ'lı teröristin fotoğrafları ile müzik dosyası şeklinde örgüte ait marşların yanı sıra tabancaların fotoğraflarının ele geçirildiği bilgisi verildi.

İddianamede, DEAŞ'lı teröristlerin saldırıda kullandıkları tabanca ile uzun namlulu silahların şarjörlerinin birbirlerine bantla yapıştırıldığına işaret edildi.

Sanıkların yaptığı telefon görüşmelerinde benzer numaraların kullanıldığına dikkat çekilen iddianamede, telefonlarda yapılan incelemelerde örgütsel görüşmeleri içeren ses dosyalarının bulunduğu anlatıldı.

Bu ses dosyalarında DEAŞ militanlarına ait fotoğraflardan bahsedildiği, militanlarla nasıl irtibat kurulacağı ve konuşmanın gizli kalması gerektiği, konuşmayı yapan kişinin isminin geçmemesi hususunda ısrarcı olunduğu, "sıkı bir emanet kimse bilmesin" beyanlarının yer aldığı belirtilen iddianamede, telefondaki fotoğraflarda askeri kamuflaj, bıçak, askeri alet ve edevat, birçok tarihi eser, sözde örgütün bayrakları, marşları, örgütün infaz ettiği kişilere ait fotoğraflar ve militanlara ait resimlerin bulunduğu bildirildi.

Sanıklardan Levent Uysal'ın 2 teröristle ve bir kısım sanıklarla telefon irtibatlarının bulunduğu anlatılan iddianamede, sanığın "Türkiye Cumhuriyeti anayasasında ve kanunlarında adaletsizlik olduğunu, bu sebeple anayasa ve kanunları benimsemediği" ifadesine yer verildi.

İddianamede, İstanbul'da Ahmednabiavım (Abu Umar) başkanlığında "Muhadjirun" isimli bir İslam eğitim merkezi bulunduğu, burada militanlığa başlangıç eğitimi verildiği, Suriye'ye eleman aktarımı yapıldığı ve terör örgütlerini desteklemek için fon toplandığı kaydedildi.

"Geri dönmek isteyenler infaz edilirdi"

İddianamede, sanıkların ifadelerine de yer verildi.

Sanık Ali Mustafa Ali Marzouk'un Aksaray'daki örgüt evindeki yapıyı anlattığı savcılık ifadesindeki şu ifadeler iddianamede yer aldı:

"Her gün 2 kişiye, dışarıya çıkma izni verilirdi. Ben 1 ay içerisinde 3-4 defa dışarıya çıktım. Gezme amaçlı dışarıya çıkardım. Herkes kendi telefonundan internet kullanırdı. Ortak bir internet yoktu. İçeride ibadet dışında bir şey yapmazdık. Herhangi bir eğitim verilmedi. Her gün en fazla 3 kişi olmak üzere Djamel, Suriye'ye kişileri nakil ediyordu. Haziranın son haftası, gerçek ismi Halit kod adı Ebu Şem'a isimli kişiyle çıktık. Otogardan otobüse binip Antakya'ya hareket ettik. Djamel, bize orada görüşeceğimiz kişinin telefon numarasını verdi. Doğrudan Antakya'ya vardık. Oraya varınca ben numarayı aradım. Türkiye'ye ait numaraydı. Otogarda bekleyeceğimiz yeri, görüştüğümüz şahıs bize söyledi. 10 dakika kadar sonra, bir araç gelerek bizi aldı. Yanlış hatırlamıyorsam Yayladağ'a götürdü. Telefonda Bahbuh ile görüştük. Bizi Yayladağ'a götüren şahsı tanımıyorum ancak Suriye vatandaşıydı. Bahbuh'un evine gittik. Bahbuh bizi karşı tarafa geçirecek kişiyi yanımıza verdi. Suriye'de Bahbuh'un kardeşi Ebu Amar bizi karşıladı."

İddianamede, "nişanlısını alıp döneceği" bahanesiyle Musul'a gittiğini söylediği bildirilen Mazrouk'un, anne ve babasının yardımıyla Türkiye'ye giriş yaptığını, aynı gün İstanbul'a döndüğünü ve 2 hafta sonra da kaldığı evde yakalandığını anlattığı beyanları aktarıldı.

Marzouk'un şu beyanlarına da iddianamede yer verildi:

"Kaldığım evdeki kişiler, sıradan insanlardı, DEAŞ'la irtibatları yoktu. DEAŞ'ın kendi üyeleri de olmak üzere, insanlara zulmüne şahit oldum. Bu nedenle açıkçası pişman oldum. Kendi anne ve babamız da dahil, herkesi kafir olarak görmemizi istiyorlardı. Bütün dünya kafir, sadece DEAŞ üyeleri Müslüman gibi bir intiba çiziyorlardı. Oradaki insanları, köle olarak görüyorlardı. Oradaki emirler, hırsız ve yalancıydı. Geri dönmek isteyen olursa önce sorguya alınır, sonra da öldürerek infaz ederlerdi. Ben medya ofisinde olduğumdan, çatışmaya girmedim. Gelen haberleri dizayn edip örgütün haber kanallarında yayınlanmasını sağlıyordum. Ben montaj kısmındaydım. Bize bilgiler Amak isimli haber ajansından gelirdi. Biz Suriye'ye vardığımız gün Abu Amar isimli kişi, Djamel ile (Cezayirli Abdullah) telegram üzerinden görüştü. 'Sizinkileri aldım' dedi. Bu sırada havalimanı patlamasıyla ilgili konuşmalar da oldu. Bu şekilde havalimanı patlamasından haberim oldu. Ben oraya gittiğim için pişmanım. Gerçeği gördüğüm için şu an seviniyorum. Halen Türkiye'de bu işlerle ilgilenen kişiler var. Ancak benim şu an onlarla bir bağlantım yoktur."

Sanıklardan Belgacem Bensalem'in telefonunda yapılan incelemelerde DEAŞ terör örgütü militanlarına ait resimler, kesik kafa görüntüleri, eli bıçaklı ve tabancalı militanlar ile infaz fotoğraflarının bulunduğu ifade edilen iddianamede, "Muhtemel saldırı planlamalarının yapıldığı değerlendirilen ve İstanbul ilinde bulunan toplu taşıma duraklarını gösteren Zeytinburnu, GrandBazaar, Eminönü, Taksim, Sultanahmet ve Dünya Ticaret Merkezi (Atatürk Havalimanı) isimli bölgelerin daire içerisine alındığı harita bulunmuştur. Bu haritayı ise tanımadığı bir kişiden aldığını beyan etmiştir. Taksim, Sultanahmet, Zeytinburnu ve Atatürk Havalimanı'nın da işaretli olduğu başka bir harita daha tespit edilmiştir." denildi.

İddianamede, sanıkların bombalı eylemi yapanlarla ve kendi aralarında HTS kayıtlarına ve telegram ile facebook messenger isimli telefon programındaki yazışmalarına da yer verildi.

Örgüt terminolojisi

İddianamede, şüphelilerin kendi aralarında örgüt terminolojisi içerisinde kullanılan hitap şekillerini tercih ettiği vurgulandı.

Örgüt üyelerinin erkekler için kardeşe "akhi" (ahi), kızlar için de kardeşe "uhti" kelimelerini kullandığına işaret edilen iddianamede, örgütteki diğer hitap şekillerine ilişkin ise şunlar kaydedildi:

"Biat: itaat (koşulsuz bağlılık). Yol: çatışma bölgelerine gidilebilecek gizli illegal güzergahlar. Yol yapmak: çatışma bölgelerine gidilebilecek illegal yolu ayarlamak. Yol emiri: IŞİD/DEAŞ terör örgütüne katılmak üzere çatışma bölgelerine giden gruba liderlik eden kişi. Varaka: para transferinde parayı çekmek için kullanılan belge, dekont. Makar: merkez, IŞİD/DEAŞ terör örgütüne katılmak üzere ülkemize gelen yabancıların geçici olarak kullandığı ikamet. Madafa: güvenli ev. Muhacir: IŞİD/DEAŞ terör örgütüne katılmak üzere ülkemize gelen yabancılar. Emir: bir bölgedeki örgüt üyelerinden sorumlu, üst düzey yönetici. İstişhad eylemi: intihar eylemi (canlı bomba eylemi). Tağut: Allah'ın hükümlerine göre hükmetmeyen (genelde devlet görevlisi ve Türkiye Cumhuriyeti devleti için kullanılır). Tekfir: bir kişiyi kafir ilan etme. Mescid: örgüt üyelerinin toplantı yapmak ve örgüt ideolojisini aşılamak amacıyla kullandıkları yer. Devlet: IŞİD/DEAŞ terör örgütü. İslam devleti: IŞİD/DEAŞ terör örgütü. Aşağı: çatışma bölgeleri. Ribat: nöbet. Hicret: çatışma bölgelerine giderek IŞİD/DEAŞ terör örgütüne katılmak. Dar'ul küfür: küfür toprakları (Türkiye ve demokrasi rejimi ile yönetilen diğer ülkeler. Dar'ül İslam: IŞİD/DEAŞ terör örgütünün kontrol altında tuttuğu topraklar. Lecne: komite, IŞİD/DEAŞ terör örgütünde bir yönetim birimi. Hüccet: delil. Künye: IŞİD/DEAŞ terör örgütü üyelerinin kendilerine verdikleri takma ad, kod adı."

(Bitti)

Kaynak: AA

Son Dakika Güncel Atatürk Havalimanı'ndaki Terör Saldırısı İddianamesi (2) - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement